Anadolu'da yeşermiş bir yol düşünün, kökleri Kerbelâ'ya ve daha ötede ilâhi kandildeki nûra ulaşan. Varlığının tamamı insan üzre kurulmuş Kâbe'sini ve kıblesini İnsân-ı Kâmil edinmiş, Cenâb-ı Muhammed Mustafa ve Cenâb-ı İmâm Ali'yi önder, Ehl-i Beyt'i baş ilân etmiş. Cenâb-ı Peygamberin emaneti Ehl-i Beyt ve Kur-ân'a sahiplik uğruna yüzyıllarca katliama uğramış ama rızâ-i ilâhiyi ve rızâlık anlayışını bırakmamış bir öğreti, bir yaşam, bir hakikat...
Ocaklar Anadolu Alevîliğinin kökü, gövdesi, dalı, meyvesidir. Tâlib, Rehber, Mürşid, Pîr silsilesi ile dört kapı kırk makam, üç sünnet, yedi farz, on iki erkan ile kâmil insân olmayı ve Cenâb-ı Hakk'ın emri ile rızâsını hak bilenlerin merkezidir. Seyyid Ebul Vefâ, Hâce Ahmed Yesevî, Hünkâr Hacı Bektaş Velî, Seyyid Safiyüddîn Erdebilî'nin getirmiş olduğu erkân ve usûl yüzyıllarca, binlerce Evliyâ, Eren, Pîr, Âşık, Ozân, Derviş gibi öz İnsân yetiştirmiştir. İşte Şeyh Ahmed Dede ile neslinden gelen mürşid ve derviş olan seyyidler de bu koca çınarın bir parçasıdır. Şeyh Ahmed Dede Ocağı diğer ocaklar ile aynı hakikât denizinin damlalarıdır. Sır El Ele El Hakk'a sözünde gizli, diyor ya Teslim Abdâl "Sürek Erenler Süreği, Süre gelmiş süre gider"
Umut Gürses
Kommentar schreiben